Türkiye’nin ikinci çeyrekte bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 21.7’lik büyüme gerçekleştirmesi medyayı ikiye böldü. İktidara yakınlıklarıyla bilinen gazeteler, bu büyüme oranını ‘rekor’, ‘güçlü performans’ gibi ifadelerle haberleştirdi. 

Bu söylemine şüpheyle yaklaşan yayın organları ise büyümenin, gerçek bir büyüme anlamına gelmediği ve hatta bunun yoksullaşmayı engellemediğini savunan haberler yaptı.

Sürmanşetten ‘Büyümede tarihi rekor’ başlığını atan Sabah gazetesi, Türkiye’nin ikinci çeyrek büyümesinde İngiltere’nin ardından ikinci sırada olduğunu yazdı. Ancak Trading Economics’in verilerine göre Türkiye, ikinci çeyrek büyüme oranlarında altıncı sırada. Yeni Şafak, ‘Üretimde yüzde 21.7 büyüdük’, Türkiye gazetesi ise ‘Ürettik, sattık, büyüdük’ manşetiyle çıktı. Yeni Şafak’a göre büyümede dünyada listenin ilk sırasında Türkiye yer alırken, Türkiye gazetesine göre ise ülke, bu konuda dünyada ikinci sırada.

Hürriyet, ‘Büyümede yeni bir rekor geldi’; Yeni Akit, ‘Salgın, kriz ve doğal afetlere rağmen Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 21.7 büyüdü’; Milat, ‘Gaza bastık’ ve Takvim, ‘Büyüksün Türkiye’ başlıklarını kullandı. 

Karşı taraf ne diyor?

Sözcü, Evrensel, Cumhuriyet, BirGün ve Karar gazetelerinde ise büyümenin halka yansımadığı, aksine işsizlik, pahalılık ve enflasyon sorunlarının sürdüğüne vurgu yapıldı. 

Sözcü, ‘Büyüyerek yoksullaşıyoruz’ başlığını tercih ederken, Cumhuriyet de birinci sayfasından benzer bir ifade olan ‘Yoksullaştıran büyüme’ başlığını attı.

Evrensel, ‘Büyüme var refah yok’ manşetini atarken BirGün ise ‘Büyüme yalanı salçaya takıldı’ sözüyle yurttaşların konserve dahi yapamadığını öne sürdü.

Peki ya uzmanlar?

Mahfi Eğilmez: “Lastik bir topu yere atarsanız önce yere değdiğinde dip yapar sonra sıçrayarak zirve yapar. Topu yere ne kadar hızlı atarsanız o kadar yükseğe sıçrar. Geçen yılın ikinci çeyreğinde salgın etkisi olmasa, işler normal gitse ve mesela yüzde 5 büyüme sağlansaydı, bu yılın ikinci çeyreğinde de böyle bir canlanma görülmeyecekti.”

Murat Kubilay: “Bu iyileşme vatandaşlara yansımadı çünkü milli gelirden emekçi kesimlerin aldığı pay yüzde 37’den sert bir şekilde yüzde 32.9’a düştü. Hiç şaşırtıcı değil, bu derece yüksek işsizliğin olduğu ve hizmetler sektörünün neredeyse durma noktasına geldiği bir dönemde, vatandaşlara doğrudan devlet desteği yoksa ve işsizlik fonundan sağlanan kaynak yetersizse, bir tek işveren büyümüş oluyor.”

Güldem Atabay: “Geçen yıl yüzde 3.5 civarında daralan dünya ekonomisinde (pandemi nedeniyle) bu sene büyüme beklentileri yüzde 5.5 civarında. Bu bilgi ile bakınca Türkiye ekonomisi aktivitesinde düzenin genel düzenin dışında bir aktivite yok.”

Erdal Sağlam: “Ekonominin aşırı büyümesi başta enflasyon olmak üzere, temel dengeleri bozuyor. Türkiye’deki enflasyon rakamlarının yükselmeye devam ettiği, iktidarın son otomobil vergilerinde olduğu gibi tedrici tedbirlerle bu trendi yumuşatmaya çalıştığı gözleniyor.”