Tarihle, geçmişle, geçmişin bugüne yansımasıyla ilgili söylenmiş binlerce söz, anlatılmış binlerce anekdot vardır.

Kimi tarihin geleceğe ışık tuttuğunu düşünür, kimine göreyse tarihte yaşananlardan çıkarılacak dersler o ışığın ta kendisidir.

1925 yılında, astronom Edwin Hubble’ın samanyolu dışında başka galaksiler olduğunu keşfetmesi mesela… Bugün astronominin geldiği noktada bilim insanları, Hubble’ın mirasına müteşekkir değil mi? Sessiz sinema tarihinin, 3.9 milyon dolarlık en pahalı yapımı olan ‘Ben Hur’un 1925’te gösterime girmesi, dünya sinemasının bugünü için bir miras niteliğinde değil mi? Peki, ya 1925’te kurulan Ankara Tıp Fakültesi, son iki yılımızı esaret altına alan Covid-19 pandemisinde bizim için -en azından- yüreğe su serpen bir miras değil midir?

Mustafa Kemal'in mirası

1925 yılında, Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra Mustafa Kemal’in talimatıyla kurulan Anadolu Sigorta da kadim miraslardan biridir. Sigortacılık alanında ilk ulusal şirket olan ve Türkiye İş Bankası öncülüğünde tesis edilen Anadolu Sigorta, Türkiye’de sigortacılık sektöründe yol gösterici ve okul olma misyonuyla zengin bir miras bırakmıştır.

Zaman Kapsülü sizi bu hafta, 1925’ten kalan en büyük miraslardan biri olan Anadolu Sigorta’nın tarihine yolculuğa çıkarıyor.

Aslında Türkiye’de sigortacılığın geçmişi Tanzimat yıllarına kadar uzansa da fiiliyatta bunu görmek mümkün değildi. Sigortacılığa ilk kez, 1870 yılında çıkan büyük Beyoğlu yangını ile ihtiyaç duyuldu.  1872 yılına gelindiğinde Northern ve North British adlı iki İngiliz sigorta şirketi, 1878’de ise Fransız La Fonciére şirketi İstanbul’da faaliyete başladı. 1899’da ise İstanbul’daki yabancı sigorta şirketi temsilciliklerinin sayısı 15’i buldu.

Manevi sigorta

Bu dönem, tarihçiler tarafından anlatılan bir anekdota da tekabül eder. Öyle ki, İngiliz sigorta şirketleri İstanbul’da faaliyete başladığında, evlerin giriş kapısı üzerine asılmış, “Ya Hâfız” yazılı levhalar dikkatlerini çeker. Bunun ne anlama geldiğini sorduklarında, Osmanlı’nın, sigortacılığa ‘manevi’ bir çözüm bulduğunu anlarlar.

Osmanlı topraklarına İngiliz ve Fransızlar tarafından sokulan kurumsal sigortacılığın ilk dönemlerinde, zaman zaman haksız rekabet ve kasti yangınlar bile gözlemlendi. Doğmakta olan sigorta fikrinin zedelendiği bu başıboş dönem, 1900 yılına dek sürdü. Kapitülasyonlar nedeniyle yabancı sigorta şirketleri kendi ülkelerinde bulunan merkezlerinin talimatıyla çalışıyor, sigorta poliçeleri ise İngilizce ya da Fransızca düzenleniyordu.

1923’te Cumhuriyet’in ilanı ve Türkiye’nin bağımsızlığını kazanmasıyla, Batı ülkelerini karşıya alma pahasına üç ana finans kurumunun ulusal tabanda oluşturulmasına karar verildi. Bu üç ana finans kuruluşu Türkiye İş Bankası, Anadolu Sigorta ve Milli Reasürans’tı. Üç kuruluş da beş yıl içerisinde faaliyete geçmiş ve kısmen bu sayede, 1929 dünya krizinin Türkiye için de bir finansal krize dönüşmesi önlenmişti. İttihatçılık döneminde banka deneyimi olan Celal Bayar, üç kurumun kuruluşu için önemli görevler üstlendi.

İlk şube Sirkeci'de

1925’te faaliyetlerine başlayan Anadolu Sigorta, İstanbul’daki ilk şubesini Sirkeci’de açtı. Kuruluş yıllarında şirket, yalnızca yangın, nakliyat ve kaza dallarında çalışıyordu. İki yıl sonra, 1927’de hayat branşını da faaliyetleri arasına aldı. Daha sonraları deprem, yıldırım, havagazı patlaması, uçak, pilot ve hava yolcusu sigortalarıyla, makine montaj sigortası, kaza sigortaları kapsamına giren kasko, malî mesuliyet ve hayat branşının grup sigortaları kısmına da geniş çapta girdi.

97 yıllık tarihinde Anadolu Sigorta, ulusal sigortacılığa pek çok yenilik getirdi. 1983’te ilk kez, 17 ayrı güvenceyi bir arada sağlayan Mavi Sigorta poliçelerini satışa sundu. Bir yıl sonra, o tarihe kadar Türkiye koşullarına uygulanmış en kapsamlı hayat poliçesi olan ‘Geleceğin Sigortası’nı uygulamaya koydu. 1986’da ise Türkiye sigortacılığında yeni bir branş olan ‘Elektronik Cihaz Sigortası’ ilk defa Anadolu Sigorta bünyesinde başlatıldı. Türkiye'de 17 Ağustos 1999’da yaşanan deprem felaketinin ardından, sigortalılarına en kısa sürede ve en geniş boyutta hizmet verebilmek için çalışanları, bölge müdürlükleri ve acenteleriyle olağanüstü bir çalışma sürecine girerek 24 saat aralıksız hizmet verebildi. Yıllar içerisinde pek çok sosyal sorumluluk projesine de öncülük etti.