Hazırlayan: Cevat Kriket

Suudi Arabistan yakın dönemde futbol gündeminde iki önemli haberle yer buldu. İlki, bu yaz Avustralya ve Yeni Zelanda’nın ev sahipliği yapacağı FIFA Kadınlar Dünya Kupası’na sponsor olması (henüz resmî açıklama yapılmadı). İkincisi ise Riyad’ın Yunanistan ve Mısır’a 2030 Dünya Kupası ev sahipliği için ortak adaylığı kabul etmeleri karşılığında inşa edilecek tüm yeni stadyumların maliyetini üstlenme sözü vermesi.

İki haber de Suudi Arabistan’ın cömert bir spor yatırımcısı olmasından çok, bize Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın agresif bir ‘sporla aklanma’ stratejisi izleme taraftarı olduğunu düşündürüyor. Öncelikle kadın hakları konusunda dünyanın en geri ülkelerinden birinin Kadınlar Dünya Kupası sponsorluğunun hiçbir makul akla mantıklı gelmeyeceği aşikâr. İkinci haberde ise ‘yasal rüşvet’ seviyesinde şüphe uyandıran bir teklif söz konusu.

Şunu biliyoruz ki, Riyad yakın dönemde F1’den golfe, futboldan boksa pek çok alanda milyarlarca dolarla faaliyet gösteriyor. Premier Lig ekibi Newcastle United’ı da satın aldılar ve tarihin ‘sporla aklanma’ sayfalarında Katar’ı da geride bırakmaya kararlı olduklarını gösteriyorlar.

FIFA yine yanlış sularda

FIFA Başkanı Infantino

FIFA’nın politik reformlarla desteklenmeyen böylesi adımlara kanmaya ne kadar teşne olduğunu biliyoruz. Ancak neyse ki kadınlar bu konuda sessiz kalmayı uzun süredir reddediyor. Bu ‘ikiyüzlü’ sponsorluk girişimine karşı yükseltilen muhalefet, Avustralya Futbol Federasyonu’nun FIFA’ya Suudi Arabistan Turizm Bakanlığı’nın sponsorluğunu istemediklerini iletmesine yol açtı. Federasyonun haftaya Ruanda’da düzenlenecek FIFA kongresinde de konuyu gündeme getireceği belirtiliyor.

Katar’daki Dünya Kupası’nda futbolcuların LGBTİ+ haklarını savunan ‘Onelove’ pazubentleri takmasını yerel yetkililerle birlikte engelleyen FIFA Başkanı Infantino, bu yaz bu konuda daha iyi bir duruş belirlemeleri gerektiğini ifade etti.

Bu, FIFA’nın ABD’li futbolcu Alex Morgan’ın deyimiyle ‘doğru olanı yapacağı’nın işareti midir bilinmez ama geçen hafta Adriana Lima’nın resmî FIFA elçisi ilan edilmesinin kadınları pek de memnun etmediğini söylemek gerek.

Avustralya’nın ikinci kaptanı Moya Dodd, ‘futbolla hiçbir ilişkisi olmayan bir süpermodelin’ böylesi bir göreve getirilmesi karşısındaki şaşkınlığını gizlemedi ve bunun erkeklerle eşit muamele görme mücadelesi veren kadın sporculara yanlış bir mesaj ilettiğini söyledi. Dodd, Lima’nın moda haftaları öncesi kendini dokuz günlüğüne aç bırakmasını ve kürtajın suç olduğunu dile getirdiği konuşmasını da hatırlattı.

Women Sport Australia Başkanı Gen Dohrmann da “Erkekler Dünya Kupası’nın yüzü olarak Cristiano Ronaldo’yu görüyoruz. Peki Meg Rapinoe ya da Sam Kerr varken kadınların neden bir süpermodele ihtiyacı olsun” derken bir dönem Avustralya Futbol Federasyonu’nda çalışan Bonita Mersiades, Adriana Lima tercihinin FIFA’nın futbolseverlerden ne kadar uzak olduğunu ve bu anlamda hiç değişmediğini ortaya koyduğunu dile getirdi.

Alice Milliat’nın izinde

Kadınlar bugün dünyanın her yerinde 8 Mart’ı kutluyor. 8 Mart aynı zamanda bir mücadele günü ve dünya sporu da bu mücadelenin alanlarından biri.

Kanada, Fransa, ABD, Norveç… Dünyada kadın hakları standartları bakımından en ileri olduğu düşünülen ülkelerde kadın sporcular erkek meslektaşlarıyla eşit haklara sahip olabilmek için mücadeleyi güçlendirerek sürdürüyor.

En büyük rahatsızlıklarından biri FIFA başta olmak üzere spor kurumlarının hâlâ pek çok alanda cinsiyet körü kalması. En büyük özgüven kaynaklarından biri ise modern olimpiyatların kurucusu Pierre de Coubertin’a bile boyun eğmeyen Alice Milliat gibi ‘yol bulamazsa yol yapan’ öncülerin izinden gidiyor olmaları.