Toplam sözcük sayısı: 959 - Ortalama okuma süresi: 4 dakika

Ufuk Çalışkan

Herkes bilse de dillendirilmeyen göz önündeki saklı gerçeği kâğıda ve belki de resmiyete dökmenin zamanı artık geldi. Hayır, aslında bir futbol ülkesi olmadığımızı kabullenmek değil bahis konusu. Yeni sezonu yine birkaç maç dışında boş tribünleri selamlayarak karşılayacak, bundan ne gocunacak ne de haber değeri bulacağız. ‘Çukur’un Koçovalılarından hâllice futbol ailesinin her ferdi de bu durumda dahli olmadığına dair ezberini okuyarak kalkacak sofradan. Aslını bilsek de aslımızı faş etmemek adına susacağız, çünkü çarpık da olsa ‘aile her şeydir’.

Parasını hak eden ‘imaj temizleyici’

Fotoğraf: Depo Photos

Güney Amerika’daki kimi ülkeler gibi Türkiye’de de aslında bir sezonda iki lig oynanıyor; transfer sezonunun açılmasıyla başlayan açılış ligi ve 11 Ağustos’ta ilk düdüğün çalacağı kapanış ligi. İtiraf edelim; bu adı konulmamış lig çoğumuzu ‘resmî’ olanından daha fazla heyecanlandırıyor. Coğrafyaya özgü bir eksen kayması olmasa da yankısı Misak-ı Millî sınırlarını aşan yoğunlukta ‘hakkını vererek’ oynuyoruz bu ligi. Dilde de sadeleştirmeye gittik. X’i ‘çekiyoruz’, y’den ‘çıkıyoruz’, z’yi de ‘sahaya atarsak’ tadından yenmiyor.

Akıma topu tüfeğiyle son katılan ise Katar’daki Dünya Kupası’nın, futbolun maliyetini karşılayan bir ‘imaj temizleyici’ olduğuna ikna ettiği Suudi Arabistan.

Duyumculuktan tekelleşmeye

Fotoğraf: Fenerbahçe

Yayılarak oturduğumuz koltukta bizi zahmetsizce bir oyuncuya dönüştürebilmesinde belki de cazibesi. Futbolun doğasındaki irrasyonellik, kulüplerin ‘yarınlar yokmuşçasına’ gerçekten kopuşuyla birleşince tahayyülün sınırlarına dayanmak işten bile değil. Bizzat yaratıcısının aslında yıllardır kapsamlı bir değişiklik yapılmadığını itiraf ettiği bir menajerlik simülasyonuna (en çok da transfer dönemleri için) her yıl haraç öder gibi yazılmamız da aynı haz noktasını gıdıklamasından.

Türkçe defterinin arkasını (3-0’lık Rosenborg maçına dek) şapkalı ve bıyıklı Aumann’ın kaleyi koruduğu ‘muhtemel’ 11’lerle doldurmuş biri için fazla ‘boomer’ bulunabilir bu yaklaşım. Lakin Ertuğrul Sağlam’ın Samsunspor’dan Beşiktaş’a transferini anlatırken bahsettiği ‘Akaretler yokuşunda konuşlanmış kanlı canlı taraftar baskısının bir parçası’ olarak sürecin evriminin bizzat tanığıyım.

Sürmanşetlerdeki ‘x sesleri’nden forumlardaki gizemli ‘duyumcu abi’ler ve nihayet Twitter’a uzanan transfer haberciliği de neredeyse kurumsallaştı. Doğrudan transfer üzerine kurulan YouTube kanallarında ‘onaylı’ birkaç isimden alıyoruz artık haberi. Asparagastan kaçalım derken gittikçe tekelleşen ‘kapalı devre’ bir yapıya yakalanma ihtimalini ise şimdilik gözardı ediyoruz.

Kur bıçağı yine kesmedi

Fotoğraf: Beşiktaş

Kulüplerin toplamda milyar euroya dayanan borçları, seçimden sonra yuları bırakılan döviz kuru, başkanların geleneksel “Kur bıçağı kemiğe dayandı” isyanları bu yaz da açılış liginin coşkusuna gem vuramadı. İstanbul’un üç büyük kulübü arasında Halil, Tadic, Zaha ‘derbileri’ oynandı, kazananlar zaferini ‘Ali Cabbar’la kutladı. 

Beşiktaş yaz alışkanlığıyla yine bir eski aşkı hatırladı, başkanın koltuğu sallandı, sportif direktör havlu attı. Aslında kapanış liginin tadı olan resmî açıklamalı atışmalar da bu sezon açılış ligi literatürüne eklendi.

Süper Lig’in ‘köpüksüz’ değeri, UEFA ülke puanı sıralamasında ilk 10’un dışında kalmamız, alım gücü günden güne erirken ayakları yere basmayan absürt maç yayın fiyatlamaları, çözümü “Kaçak izleyenleri tespit edelim, hapis cezası verelim”de bulan şefkatli futbol ailemiz. 

Yine de sağlam bir duyum, Twitter’da yakışıklı bir edit, kuyruk numarasını niye ezberlediğimizi bilmediğimiz bir özel uçak, reklam alsa paraya para demeyecek KAP’ın sitesine düşen bir bildirim, hepsini halı altına süpürmeye yetecek. 

Bu ligde heyecan (son kuruşa dek) hiç bitmeyecek.