Sayı: 160 - Ortalama okuma süresi: 5 dakika (1.638 kelime)

Hazırlayan: Cevat Kriket

Şampiyonlar Ligi’nde belirleyici dönemeç geldi çattı. Bayern Münih’le en tercih etmeyeceği şekilde üçüncü ve dördüncü maçları oynayan, iki maçta da olumlu sınav veren ancak maçları kaybeden Galatasaray, boşa giden emeklerinin karşılığını Manchester United karşısında almak istiyor. Şampiyonlar Ligi’nde iç sahada son galibiyetini 2018’de Lokomotiv Moskova’ya karşı elde eden Sarı-Kırmızılıların beş yıl sonra kazanacağı ilk zafer, gruptan çıkma yolunda ciddi bir avantaj anlamına gelecek. Ancak Galatasaray bu maçı berabere bitirse de şansını son haftaya, büyük ihtimalle -Kopenhag, Bayern’e yenilirse- grup ikincisi olarak taşıyacağını hatırda tutmak zorunda. 

Ön alan baskısı: Ne kadar, ne zaman?

Icardi'nin ilk maçtaki gol sevinci (Fotoğraf: Depo Photos)

Galatasaray, grupta en parlak performanslarını hep ön alan baskısı yapabildiği dönemlerde sergiledi. Çok sayıda gol fırsatının harcandığı, iç sahadaki Kopenhag ve Bayern Münih maçları dahil rakip sahadaki pres işlediğinde, Galatasaray da ışıldadı. Ne yazık ki iki maçta da bu boğucu performans, maçın ancak belli bölümlerinde sahaya yansıyabildi. Ciddi bir efor ve oyun alışkanlığı isteyen bir oyundan bahsettiğimiz için bu kopukluk doğal. Deplasmanda 3-2 kazanılan Manchester United maçı ise Okan Buruk’un öğrencilerinin daha temkinli olduğu bir maçtı. Kim bilir belki de bu sükunet sayesinde Zaha, Icardi ve Kerem Aktürkoğlu gol vuruşu anlarında daha güçlü kalabilmişlerdi. Neticede her taktiğin artıları, eksileri var. Bu tercihlerin ‘kumara’ dönmemesi futbolculara bağlı gibi görünse de aslında teknik direktörün mahareti.

Davinson’un yokluğu büyük kayıp

Bu akşamki maç öncesi Okan Buruk’un en önemli kararı Davinson Sanchez’in yokluğunda hangi oyunu tercih edeceği olacak. Hızlı ve atletik Kolombiyalı stoperin varlığı, Galatasaray’ın savunmasını yarı sahaya kadar çıkartabilmesini, rakip için alanı daraltabilmesini sağlayan en önemli faktör. Onun yerine Victor Nelsson geçince tablo tamamen değişiyor çünkü Danimarkalı Şampiyonlar Ligi seviyesi için ağır bir oyuncu. Sanchez’le kıyas dahi kabul etmeyecek atletizm seviyesi, onun bu oyunun istediği cesareti gösterememesine neden oluyor.

ManU’nun büyük eksikleri ve kritik eşleşmeler

Maçtan önce Erik ten Hag, kendi oyunlarını sahaya yansıtmaya çalışacaklarını söyledi. Bahsettiğimiz ön alan presi cesur şekilde uygulanabilirse bu eksiklerle ManU’nun bu hedefi gerçekleştirmesi zor. Ama baskı gol getirmezse, Okan Buruk oyuncularına sakin kalmalarını, ilk 20-30 dakika sonrası vites düşürmelerini söyleyebilmeli. Aksi durumda Nelsson handikapı ile birlikte ikinci bir Kopenhag senaryosuyla karşılaşabiliriz. Bu da coşku, motivasyon ve konsantrasyon isteyen bu oyunun aniden çökmesi, Bruno Fernandes’in daha rahat topla buluşup boşlukları daha kolay bulması anlamına gelir.

Ligde henüz tabelayı açamayan ama Şampiyonlar Ligi’nde dört maçta beş gol atan Rasmus Hojlund’un oynayıp oynamayacağı da tüm bu planlar açısından önemli. Nelsson’un aksine rakip Danimarkalının fuleli koşuları Kırmızı Şeytanlar’ın en ciddi silahı olacak.

Akşamın bir diğer önemli eşleşmesi Crystal Palace’tan eski takım arkadaşları olan Wilfried Zaha ile Aaron Wan-Bisakka arasında olacak. Hücum becerileri kısıtlı olsa da dünyanın en iyi savunmacı sağ beklerinden biri olan Wan-Bisakka, Galatasaray’ın son maçlardaki en önemli hücum silahı Zaha’yı kontrol altında tutabilecek bir güce ve hıza sahip. Bu bakımdan ilk maçta Diogo Dalot’u âdeta döverek gol atan Zaha’nın işi biraz daha zor olacak. Yine de Zaha’nın sırtı dönük oyunu bile Galatasaray hücumları için çok önemli. Wan-Bisakka birebirde geçilemediğinde bağlantıyı sağlayacak parçaların gözü Zaha’da olmalı.

İstanbul uçağı yolcuları (Fotoğraf: Manchester United)

ManU için diğer olumlu gelişmeler sol bekte Luke Shaw’un dönmesi ve Andre Onana’nın formu. Sezona berbat giren kaleci, ortası olmayan isimlerden biri. Kötüyken en berbat hataları yapabilir, formdaysa dünyaları kurtarabilir. Şu aralar formda ve takımın son dönemde kaybetmemesinin baş aktörü. Bu maçta da yer yer bitiricilik sorunu yaşayan Galatasaray forvetlerini durdurursa sinirleri bozmamak lazım. 

Casemiro, Eriksen, Mount ve Rashford gibi devasa eksiklikler bu maçın Galatasaray için mutlaka kazanılması gereken bir müsabaka olduğunu düşündürüyor. Doğru ama tek doğru bu değil. Galatasaray ne olursa olsun bu maçın sadece 3 puanlık bir maç olmadığını, rakibin eksik de olsa Manchester United olduğunu ve bu haliyle de Premier Lig’deki son altı maçında beş galibiyet elde ettiğini unutmamalı. İpler Sarı-Kırmızılıların elinde ve sahada da bunu gözeten bir olgunluk olmalı. Ne zaman boğacağını, ne zaman dinleneceğini bilen, ‘cehennem’ metaforuna takılı kalmayan, rakibine her an kontrolün kendisinde olduğunu hissettiren, kendi temposunu dayatan, yer yer Old Trafford’daki gibi temkinli kalmayı bilen bir Galatasaray bu akşamı avantajlı skorla tamamlamaya daha yakın olacaktır.