“Türk basketbolu, iyi günlerin eşiğinde idi. Ancak büyük bir susuzluk vardı Türk basketbolunu için için yakıp kavuran. Bu da bir türlü ilgi görememekti… Beklenen ve susuzluğu çekilen maddî bir ilgi değildi, bu manevî bir ilgiydi. Büyük bir iddia, heyecan ve çekişme içinde geçen maçlar bomboş tribünler önünde oynanıyordu. Üstelik İTÜ Spor Salonu’nun kapıları da arzulanan ve beklenen ilgiye karşı alabildiğine açıktı. Ne bilet isteniyordu, ne turnike vardı kapılarında. Buna rağmen en iddialı maçları dahi iki elin parmak sayısından az bir seyirci izliyordu. Türk basketbolunun ilk gönüllüleriydi bu bir avuç seyirci.”